Uyanışın Ayak Sesleri

Uyanışın Ayak Sesleri

Kathleen O’Meara 1864 yılında yazdığı şiirinde, şu an yaşadığımız süreci, aradan 156 yıl geçmiş olmasına rağmen,  sanki öncesinden biliyormuşcasına dizelerine yansıtmıştır.

 

Ve insanlar evde kaldılar,

Kitap okudular ve dinlediler.

Dinlendiler, egzersiz yaptılar,

Sanat yaptılar, oyun oynadılar.

Ve yeni varoluş yollarını öğrendiler,

 

Durdular.

 

Daha derinden dinlediler,

Biri meditasyon yaptı,

Biri dua etti,

Biri dans etti,

Diğeri kendi gölgesini keşfetti.

 

İnsanların düşünceleri değişti,

 

İyileştiler.

 

Cahilce, tehlikeli, anlamsız ve

Vicdansızca yaşayan insanların

Yokluğunda,

Dünya iyileşmeye başladı.

 

Ve tehlike sona erdiğinde insanlar ölüleri

İçin ağladılar.

Ve yeni kararlar aldılar,

Yeni bir dünya hayal ettiler,

Yeni yaşam biçimleri yarattılar,

Dünyayı tamamen iyileştirdiler.

 

Tıpkı kendilerini iyileştirdikleri gibi.

 

Dünya tarihine baktığımızda bugünleri bize anımsatan ve insanlık tarihi açısından bir devrim niteliği taşıyan, 2 önemli salgından bahsedebiliriz.

 

Kara ölüm olarak bilinen tarihteki en büyük salgın, 1346-1353 yılları arasında meydana gelmiş ve İtalyanların her tarafa yaydıkları veba salgını sonucunda Avrupa nüfusunun üçte biri ölürken, dünyada salgından ölenlerin sayısı 100 milyona ulaşmıştır.

 

Böylesine çok insanın hayatına mal olan bir salgın , dünya ticari ve ekonomik faaaliyetlerinde kökten değişimlere neden olurken, Ortaçağ Avrupası’nda insan merkezli bir tabiat anlayışına götüren Rönesans’ın doğuşunu sağlamıştır.

 

Rönesans ile sanat, yeni bir anlayış kazanmış ve insanın varoluşunu sorguladığı, kendini gerçekleştirdiği bir akım olarak dünya tarihinde yeniden doğmuştur.

 

20.yüzyılın en büyük salgını ise İspanyol Gribidir. 1.Dünya Savaşı’nın sonlarında, 1918’de ABD Kansans City’de bulunan bir askeri kışlada ortaya çıkmıştır. İki yıl boyunca üç büyük dalga halinde sürmüş, 50 milyon insanın yaşamına ve büyük sosyal & ekonomik yıkıma malolmuştur. 1.Dünya Savaşı’nda toplam 8.5 milyon civarında asker ölürken grip salgınından ortalama 50 milyon civarında insan öldüğü düşünülürse İspanyol Gribinin nasıl büyük bir felaket olduğu çok daha iyi anlaşılabilir.

 

1900’lerin başından itibaren Toplumsal eşitsizlik olarak tanımlayabileceğimiz Öjenik (soy arıtımı) ana düşünce akımlarından birini oluştururken, yaşanan salgın ile birlikte 1920’lerden itibaren ortaya çıkan algı değişimi, kamu sağlığı stratejilerinde büyük bir dönüşüm yaratmıştır. Birçok ülkede sağlık bakanlıkları yeniden düzenlenmiş, daha iyi hastalık takibi yapılmaya başlanmış ve sağlık hizmetlerinin ihtiyacı olan herkese eşit ve ücretsiz sunulması anlayışı devreye alınmıştır.

 

Clarissa P.Estes “Kurtlarla Koşan Kadınlar" romanında dönüşümün ardındaki anahtarı ;

 

“ Sevmek isteniyorsa, etrafından dolaşılmaz. Onu kucaklama işi bir görevdir. Meydan okuyan bir görev olmazsa, bir dönüşüm de olmaz. Bir görev olmazsa, gerçek bir doyum hissi de olmaz. Hazzı sevmek bir şey getirmez. Gerçekten sevmek, kendi korkusunu yenebilen bir kahraman ister."

 

sözleriyle dile getirmiştir.

 

O zaman şu ara geri çekilme zamanı değil, kendimize bir yolculuk yapıp keşif yapma zamanı. Minik heyecanlarımıza tutunma, yaşama asılma ve iyileşme zamanı.

 

Yeniden doğan dünya ile birlikte, yeniden doğduğumuz günlere, korkularını yenebilen bir kahraman olarak sevgi ve saygı ile...




Sosyal Medyada Paylaş



Siz Hala Profesyonel Destek Almıyor musunuz?

Size Nasıl Yardımcı olabilirim?

" Değişimin sırrı, tüm enerjini eskiyle savaşmak yerine yeniyi yaratmak için odaklanmandır." -Socrates

Hadi bu sırrı birlikte keşfedelim...

İLETİŞİM

Hayallere doğru bir yolculuğa çıkmaya var mısınız?