Çocukluğumun Pazar günlerini hatırlıyorum. Keyifli bir sabah kahvaltısının arkasından, pazar gazetelerinin okunma telaşı; kim gazetenin hangi ekini kapacak yarışı. Benim kaptığım içinde bulmacaların olduğu ekti. İçinde en çok sevdiğim oyun “Aradaki 5 farkı bulun"du. Çok severdim farkları bulmayı. Bana ilginç gelen yanı, aslında ilk bakıldığında tıpatıp aynı gibi görünen 2 resmin, detay bakıldığında birbirinden farklı olduğuydu.
Tıpkı bizler gibi, yani tıpkı insanlar gibi.
Bu oyun kendimi tanımamda bana güzel ipuçları vermiştir. Ara ara sorardım kendime ;
“ Benim diğer insanlardan ne farkım var?, Hangi özelliklerim, Hangi yeteneklerim, Hangi davranışlarım sadece bana özgü, sadece bana özel? "
“ Bu özelliklerim ile yaşam alanımda nasıl bir fark yaratıyorum? "
Endüstri 4.0’i konuştuğumuz şu günlerde, bir çoğumuz 2030 yılında sadece robotlardan oluşan fabrikaların hayalini kuruyoruz. Hatta 2050 yılında artık bazı ameliyatların robotlar tarafından yapılacağı konuşuyoruz. Her geçen gün teknolojinin yarattıkları karşısında, yapılması imkansız gibi görünen şeylerin olabileceğini görüyor ve şaşkınlığımızı açık açık sergiliyoruz.
Ben bu şaşkınlığın arkasında 2 temel duygumuz olduğunu düşünüyorum.
Mutluluk ; yani hayatımızın kolaylaşması ve Korku ; robotların insanların yerini alması ve işsizlik oranlarının hızlı bir trend ile artması ve insanın işsiz, işlevsiz kalması.
Ben burada korku üzerine odaklanmak istiyorum. Çünkü bu duygunun bu süreç için doğru bir duygu olduğuna inanmıyorum.
Günümüzün yaşam koşullarında, hayatının %70’ini fabrikalarda, ofislerde, açık alanlarda çalışmak için harcayan insanoğlu, bu işleri yapmak üzere yerini robotlara bıraktığında aslında nasıl bir fırsat yakaladığının farkında mı acaba?
İşte ben bu fırsatı yakalamak ve o fırsatın arkasında gizli olan, insan olmanın sihirli anahtarını keşfetmek istiyorum.
Dünya üzerindeki en önemli kaynak; petrol, elektrik, hammadde ya da kara parçası değildir, insan beynidir. Teknolojiyi yaratan insanın beynidir. Bilgisayarlara yaptırılan, öğretilen her şey insan beyninin ürünüdür.
Peki bu sistemde duygular nerede? Bir bilgisayara sevmeyi öğretebilir misiniz?, Bir bilgisayar öfkelenebilir mi? Kıskanabilir mi? ya da İş istasyonunda çalışan bir robotun performansını artırma şansınız var mı? İmkansız gibi görünen bir hedef, eğer bağları kuvvetli ve yaptığı işe inanan bir grup insan (takım) tarafından gerçekleştirilebilir mi?
İnsan olmanın sihirli anahtarı nerede saklı olabilir diye düşünürken, farkettim ki aslında yeri çok basit. Sadece o anahtarını görünür kılmak için, ona bir soru sormaya ihtiyacımız var ;
“ Başını gökyüzüne kaldırıp, güneşe, bulutlara ve yıldızlara baktığında kendine ait neleri farkediyorsun? Neyi görmek, hangi sesi duymak, neye dokunmak kendini iyi hissettiriyor? “
İnsanoğlu burada misafir, doğanın misafiri...
Sadece bu bilgiyi ara ara hatırlamaya / hatırlatmaya ihtiyacımız var.