“ Remy bir faredir. Fakat kendi türünden hatta birçok yaratılmıştan onu ayıran özel bir yeteneğe sahiptir. Koku duyusu sayesinde yiyecekleri biribirinden ayırabilir, hangisinin birleşiminin daha büyük bir lezzet yaratacağını bilir. Remy bu özelliğini ne babasına ne de klanına anlatabilmiş değildir. O, tatların mükemmel birleşiminin bir müzik gibi, ruhu uçurabileceğine inanmaktadır. Fakat babası için yemek sadece bir yakıttır ve seçici davranmak sadece içlerindeki makinenin hareketini engellemektedir. Remy bu sözlere kulak asmaz, hayranı olduğu şef Gusteau’nun yolundan gitmeye kararlıdır. Bir gün yine kaçak konakladıkları evde o mucize şefini TV’de izlerken yakalanır ve kaçışı onu yemeğin en iyi piştiği ve bir sanat sayıldığı yere; Paris’e getirir. "
Kendimi bildim bileli çizgi film & animasyon izlemeyi çok severim. Hatta bir dönem piyasada olan tüm çizgi film & animasyon CD&DVD’leri toplamış, bir koleksiyon yapmıştım. Her daim aklımıza geldikçe, kızımla o koleksiyonun arasından çizgi film seçip seyretmekten çok keyif alırız.
Covid19 nedeni ile evimizde kaldığı bugünlerde, her birimizin kendimize ait farklı, daha önce deneyimleme fırsatı yakalayamadığımız yeni uğraşlar keşfettiğimizi düşünüyorum. İşte ben de bu süreçte senelerdir iş bahanesi ile kendimi yapmaktan hep uzak tuttuğum, bir anlamda yapamayacağımı düşündüğüm bir yeteneğimi keşfettim. Yemek Yapmak. Ve bu süreçte “ Ratatouille " yani sevimli kahramanımızın ismi ile Remy, bana ilham verdi.
Remy diyor ki ;
“ Herkes yemek yapabilir! Geride bıraktıklarına odaklanırsan, önünde seni bekleyenleri göremezsin."
Animasyon hareketli bir maceranın ardından, Remy’nin kendini kanıtlama çabası eşliğinde devam eder. Remy bir aşçı olmalıdır. Kim ne derse desin...
Aşçı olmak gibi bir amacım yok 😊. Ama şu anda, müthiş lezzetli yemekler yaptığımı, büyük sofralar kurup misafirlerimi ağırladığımı ve en heyecanlısı da kendi yarattığım lezzetlerin, yüzlere yansıttığı müthiş hazzı görüyor olmanın hayali benim için paha biçilmez.
Bir insana dokunmak, yüzündeki gülümsemeyi izlemek, içindeki çocuğun sesine eşlik etmek ve o anı birlikte paylaşmak, beni ben yapan en değerli hazinem.
Ratatouille kendi hayallerini gerçekleştirirken aynı zamanda, hem yemek yapma yeteneği olmayan, sakar ve şaşkın Linguini’ye de yabancısı olduğunu bir dünyanın kapılarını açar; hem de Paris’in en ünlü yemek eleştirmeni Anton Ego’nun o ana kadar sahip olduğu yemek anlayışını tamamiyle değiştirir.
Filmin son sahnesinde Ego, mesleğine yönelik düşüncelerini şöyle açıklar ;
“ Eleştiri yapmak pek çok açıdan kolaydır. Yaptıkları işi ve kendilerini, beğenimize sunan insanlarla kıyaslandığında keyifli olduğu kadar rahat bir konuma sahibiz. Olumsuz eleştiriler yazmak ve yazılanları okumak zevklidir. Ama mükemmellik takıntısına sahip olan bizlerin, yani eleştirmenlerin yüzleşmesi gereken acı gerçek şudur ki, eleştirilerimizde tadını iğrenç olarak nitelendirdiğimiz şeyler, başkaları için muhtemeşen daha büyük anlamlar içermektedir. Ama bir eleştirmenin elini taşın altına sokmasını gerektiren zamanlar vardır. Ki bu da yeni bir şey keşfedip onu savunmaktır. Yeni yetenekler ve yeni buluşlar çoğu kez kabul görmez. Yeninin dosta ihtiyacı vardır. Herkes büyük bir sanatçı olmayabilir, ama büyük bir sanatçı her yerden çıkabilir."
“ Herkes yemek yapabilir..."
Gerginliklerle ve stresle boğuştuğumuz şu günlerde, bir süre de olsa sorumluluklarımızı unutup, çocukluğumuza dönmenin, hazır elimizde bolca zaman varken biraz oyun, biraz çizgi film, biraz müzik, biraz dans, biraz masal, biraz yemek ve daha aklımıza gelmeyen, keşfetmemizi bekleyen hayallere yolculuk yapmanın tadına varmaya ne dersiniz?...