Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar!
Mustafa Kemal, ince ince yağan yağmurun altında Karageçmiş köyüne yürürken, gülümseyerek mırıldanıyordu.
Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar
Yol uzun da olsa ne var
Yürüyelim arkadaşlar!
Bu sözler, özgürlüğe, bağımsızlığa, cumhuriyete, demokrasiye, hukuka, bilime, sanata, akla mantığa atılan adımların sözleriydi.
Bugün Cumhuriyet Bayramı ve bu bayram her zamanki bayramalara göre kendimi çok daha heyecanlı ve çoşkulu hissediyorum. İçim kıpır kıpır. Kalbim pır pır. Bayrama dair okuduğum her yazıyla, seyrettiğim her videoyla, dinlediğim her müzikle gözlerimden akan yaşlara engel olamıyorum.
O zaman soruyorum kendime:
“ Heyecanın ve çoşkunun ardındaki gözyaşlarının anlamı ne? niye ağlıyorsun?
Ve cevaplar geliyor ardından:
“ Gözyaşlarım, Atam’a duyduğum özlemin bedenimde şekil bulmuş hali,
Gözyaşlarım, Atam’da ve ecdadımda gördüğüm umut ışığının kalbimden yansıyan pırıltıları,
Gözyaşlarım, şu an üzerinde Cumhuriyetin varolduğu bir vatanı hissettiren ve Atam’ın, “ Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır." sözünün ruhumdan ve zihnimden haykırışı, "
Günebakan çiçeklerinin hikayesini çok severim. Günbakan çiçekleri, güneş gökyüzünde nerede olursa yüzlerini oraya dönerler. Diğer bir deyişle “Onlar ışığı takip ederler." Bulutlu ve yağmurlu havalarda güneş tamamen yok olduğunda ise, enerjilerini paylaşmak için yüzlerini birbirlerine doğru dönerler. Birbirlerinden güç alırlar, birbirlerine destek olurlar.
Ve bu hikaye, her okuduğumda Sevgili Ata’mızın, Türk Milleti için bir Güneş olduğunu bana anımsatır.
Süleyman Bulut, “ Büyük Atatürk’ten Küçük Öyküler " kitabında, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet felsefesini kısa bir öykü ile çok güzel dile getirir :
“ 30 Eylül 1924 günü Erzurum, Atatürk’ü ikinci kere karşılamaya hazırlanmaktadır.
Daha önce, 3 Temmuz 1919’da Erzurum’a gelen Atatürk, 52 gün kalmış; Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasıyla sonuçlanacak kongrelerin ilkinin burada toplanması için çalışmıştır.
Atlı, yaya büyük bir kalabalık tarafından karşılanan Atatürk, akşamüstüne doğru kente girer.
Erzurum Belediye Başkanı, Gazi’yi, o gün hizmete girecek önemli bir caddenin açılış törenine davet eder.
Bayraklarla süslenen caddenin başına geldiklerinde, Belediye Başkanı :
“ İzninizle caddeye sizin adınızı vermek istiyoruz. "
der. Atatürk, bir an durur ve sonra da:
“ Ben faniyim ama Cumhuriyetimiz ebediyyen yaşayacaktır. Caddeye Cumhuriyet adının verilmesi daha uygundur."
der ve ardından da Cumhuriyet Caddesi’nin açılışını yapar. "
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyetimizin ilanının 97.yılı. Bugün heyacanla, çoşkuyla, sevinçle bayramı kutlama vakti. Hadi alalım bayraklarımızı elimize ve bu anı doyasıya yaşayalım, yaşatalım. Ata’mızın bizlere emanet ettiği Cumhuriyet’e sahip çıkalım.
Şimdi günebakanları örnek alma vakti. Her zaman bulutlu ve kasvetli havalar olacaktır. Böyle anlarda boğulmuş, mutsuz ve üzgün hissedebiliriz. Ama unutmayalım ki, etrafımızda yüzümüzü dönecek, zor zamanlarımızı paylaşacak birileri vardır. Zaman, tıpkı günabakanlar gibi birbirimize destek olma ve birbirimizi koruma zamanıdır.
Ben bugün, bir tane kendime, bir tane kızıma, bir tane tüm çocuklara, bir tane Sevgili Atam’a ve bir tane de tüm Cumhuriyet gönüllülerine Günebakan çiçeği hediye ediyorum.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...