Halil Cibran der ki :
“ Ne olduğumuzu bilmeden, ne olacağımızı düşünmek neye yarar? "
40.yaşım, yaşam yolculuğumun mihenk taşlarını yerinden oynatmaya başladığım ve bir anlamda gerçek ZUHAL’e doğru start verdiğim bir zaman dilimi olmuştur benim için. Biliyorum, anlıyorum, tanıyorum dediğim bir çok şeyin aslında hiç farkında olmadığımı göstermiştir bana.
O günden bugüne üzerine koyduğum 6 dolu yıl ile birlikte, bildiğimi, tanıdığımı, anladığımı düşündüğüm şeylerin kapılarını tekrar çalarak, kendimi, yaşamı, varoluşu ve insanı yeniden keşfetme yolculuğumda önemli gelişmeler kaydettiğimi düşünürüm. Bu farkındalığımı şu an ortaya koymama fırsat veren en büyük yardımcım da 2020 yılı olmuştur. Sanırım bu yardımcı, dünya üzerinde yaşayan pek çok insan için de aynı özelliği taşımaktadır 😊.
2020 yılı adını tarihin sayfalarına altın harflerle yazdırdı ve yazdırmaya da devam ediyor. Gözümüzle dahi göremediğimiz küçücük bir virüs, üzerinde yıllarca konuşulacak etkileri ile insanlık tarihinde bir çığır açarak, insan bilincinin değişim ve dönüşümünü mucizevi bir şekilde gerçekleştirmiştir.
2015 yılında yayımlanan, dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarından örneklerle, insanı içinde yaşadığı kültür ile birlikte ele alan “HUMAN" belgeselinde, Brezilyalı bir gencin dile getirdikleri beni üzerinde düşünmeye sevk etmiştir :
“ Bazen aklıma çocukken duyduğum bir laf gelir, bir arkadaşım demişti ki :
“ Hayat, çocukluğundan yaşlılığına taşıdığın bir mesajdır. Yolda bu mesajı kaybetmemeye dikkat et."
Sık sık düşünürüm. Çünkü çocukken, iyi şeyler hayal eder, içinde herkesin mutlu olduğu bir dünya düşlerdim. Basit, zarif şeyler. Ama hayatın akışında böyle şeyleri kaybediyorsunuz. Bir şeyler satın alabilmek için çalışıyorsunuz. Ve artık dilencileri görmez oluyor, kimse için endişelenmiyorsunuz.
Peki o çocukluktan getirdiğim mesaj nerede şimdi?
Belki de hayatın anlamı, o mesajın kaybolmamasını temin etmektir. "
İnsanoğlu yazıyı icat ettiği günden bu yana zaman içinde yaşadığı, deneyimlediği her şeyi bugüne getirebilmeyi başarmıştır. Bu vesile ile ben de hayatımda bu kadar etki yaratan 2020 yılında yaşadıklarımı bir Pandemi Çetele Defteri ile kayıt altına almak istedim. Çocukluğumdan getirdiğim mesajı yaşatmak ve 80 yaşıma geldiğimde defterimi açıp okuyabilme fırsatını kendime verdim.
Pandemi Çetele Defterime başlarken...
Şefkat ile ağırladım Annem’i,
Atalarımı kucakladım Babam ile,
Sevgiye dokundum Kızımla,
Gönül bağı kurdum sevgili Eşimle,
Evimin mutfağı ile tanıştım. Ocağımı yaktım, yemek pişirdim. Ellerimden akan lezzetin tadına baktım, baktırdım. Kızımdan :
“ Annemin elinden ilk defa yemek yedim."
cümlesini duymanın yarattığı hafif burukluk ile birlikte ardından gelen müthiş keyfi yaşadım.
Hayatımda ilk defa yaprak sarması yaptım, ilk defa reçel kaynattım ocağımda. 3 kuşak dokundu asma yapraklarına; büyülü bir lezzete dönüştürdü elleriyle. Reçelin kokusu sardı evimin her yanını, bolluk ve bereket ile mühürledi kapımı.
Değişmesi gerekenin çocuğum değil, ben olduğumu anladım.
İlk defa bir mesajı kendi isteğimle değil, kızımın talebi ile paylaştım sosyal medyada. Şaşkın, mutlu, heyecanlı, eğlenceli, keyifli olarak sayabileceğim değişik duyguları tattım onun sayesinde.
Çocuklara sanatçı olarak kalabilme alanı açtığımda, hiç ummadığım bir an’da karşıma çıkan mucizelerin beni şaşırtmaması gerektiğini öğrendim.
Değerlerimin ön planda olduğu, potansiyelimin tamamen işe yansıdığı, pozitife ve olumluya odaklayan, cesur, yaratıcı, güven veren, uyumlanabilen, ilham veren, güçlü, dayanıklı, esnek ve öncü bir Fatma Zuhal Serdar Tanrıverdi markası yarattım. Kendimi olduğum gibi yaşamaya izin verdim.
BEN’den BİZ’e giden yaşam yolculuğumda karşılaştığım yol arkadaşlarım ile zenginleştim. +1 BİZ Kurumsal Gelişim ve Danışmanlık Platformunu kurarak bütünsel bir yaklaşım ile iyiliğe hizmet etmeye fırsat yarattım.
Canım Dostum Cakır Dilek Yunar ile birlikte kurduğumuz ZuDi Gelişim Atölyemizle ilk defa, sevgili Tuncel Gülsoy’un Radyo Cazkolik’te yaptığı “Yaşamın Aydınlık Yüzü" radyo programına konuk oldum. Bir radyo programı aracılığı ile sohbet, müzik ve dostluk üçlüsünün tadını çıkardım.
Kimbilir daha neler eklenecek defterime bugünden sonra.
Sevgili hocam Kabuljan Murzaev der ki :
“ Yaşlılığa ve ölüme yürümeyin; çocukluğa ve doğuma yürüyün..."
O zaman yola devam. SEVGİYLE, KEYİFLE, NEŞEYLE...