Gözler Kalbin Aynasıdır

Gözler Kalbin Aynasıdır

Bu aralar yeni öğrendiğim bir Japon kadim öğretisine göre, 30 senedir taktığım  gözlüğümü bırakmak üzerine çalışıyorum. Bugün tam 98 gün oldu ve gözlük takmıyorum. Dünyayı biraz buğulu görüyorum. İnsanların yüzlerini tam seçemiyorum. Etrafım sanki yağmurlu gibi. Yağmur yağdığında havaya inen pus, şu an benim gözlerime indi sanki.

 

Gözlerime indiğini düşündüğüm bu puslu görüntüyü aslında yüzüme başka bir pus takarak netleştirdiğimi farkediyorum. Evet evet şu an kendime şaşırıyorum. Hayatımda takmaktan en çok keyif aldığım şeyi şu an bir pus, hatta daha da ötesine giderek bir parmaklık olarak ifade ediyorum. Çünkü ben gözlerime, gözlerim de bana bakmayı çok özlemiş. Ben bakmıyormuşum gözlerime. Bakıyormuş gibi yapıyormuşum. Gözlerimin içindeki canlılığı, yaşama sevincini görmeyi özlemişim. Hatta kendime bunu itiraf ederken yüzümde bir gülümseme beliriyor. Çünkü ben gözümün renkli olduğunu unutmuşum.

 

İnsanlar şimdiki zamana çokça benzeyen bir geleceği iple çekerler. Daha fazla para, daha fazla refah, daha fazla tatil, daha fazla felaket, daha fazla hastalık, daha fazla terapi. Buna göre anlaşmazlıkların büyük bölümü ya geçmiş ya da gelecek, ya ne olduğu ya da olmadığı veya olabileceği ya da olması gerektiği hakkındadır.

 

Gözlerimin içine baktığımda, uzun bir süreden sonra ilk defa “AN" kelimesinin ne demek olduğunun farkına vardım. İşte o zaman hayatımda ne kadar çok, geçmiş gelecek, olduğu olmadığı olabileceği ve en fazlada olması gerektiği kavramlarını kullandığımı gördüm.

 

Bizler geçmişi sürekli yeniden yaratıyoruz. 21.yüzyılın en büyük buluşlarından biri, beynimizin geleceği düşünmemizi sağlayan bölümünde hatıralarımızın da şekillendiğidir. Geleceğe bakışımız geçmişe dair bildiklerimiz ile belirlenir.

 

Hiçbirimiz yalnızca şimdiki zamanda yaşayamayız. Zihinlerimizde de yalnızca kişisel deneyimlerimize ait hatıraları barındırmayız. Aynı zamanda doğumumuzdan uzun zaman önceki farklı dönemlerden ve hiç tanımadığımız insanlardan türetilmiş inanç ve davranışları da taşırız.

 

Peki tüm bunları biliyor olmamız şimdi olduğumuz An’da bize ne kazandırır? Şu anki Ben’e nasıl hizmet eder? Yaşam amacımızı nasıl destekler?

 

Hatıraları biraraya getirirken yeni metotlar kullandığımızda, geleceğin tadını değiştirme şansını bulabiliyoruz.

 

Yaşadığım gözlük deneyimi bana, üzerinde uzun süredir düşündüğüm ve çalıştığım, “ Teslimiyet ve Kabul " kavramlarını hatırlattı. Çünkü kabule geçtiğim an teslim olduğumu farkettim. Üzerimde taşıdığım yüklerimi atmaya karar verdim. Zihnimde sürekli konuşan ve bana ne yapmam gerektiğini söyleyen seslere kulak vermeyi bıraktım. Onlar var ve her zaman olacaklar, olmalılar da. Çünkü amaçları beni korumak. Ama burada sınırı aşmamaları ve benim özgürlük alanıma müdahele etmemeleri gerekiyor. İşte tam bu noktada devreye girip, hatıralarımı ve deneyimlerimi farklı metotlar kullanarak biraraya getirmeyi tercih ettim. Gözlük kullanmayı bıraktım. Gözlerim ile arkadaş olmayı tercih ettim.  

 

Fransız matematikçi Henry Poincare (1854-1912) diyor ki ;

 

“ Özgürlük, yalnızca bir hak değildir; kazanılması gereken bir beceridir. Aynı zamanda; insanın dünyayı kendi göz mercekleri dışında, farklı mercekler altında görebilme ve daha önce kimsenin hayalini kurmadığı bir şeyi hayal etme becerisidir. Güzellik, anlam ve ilham bulmaktır. Her hayat, özgürlük hakkında yazılmış bir hikayedir. "

 

Sanırım ben de kendi hikayemi yazmaya karar verdiğimden beri, kendimi hem çok özgür hem de çok hafiflemiş hissediyorum.




Sosyal Medyada Paylaş



Siz Hala Profesyonel Destek Almıyor musunuz?

Size Nasıl Yardımcı olabilirim?

" Değişimin sırrı, tüm enerjini eskiyle savaşmak yerine yeniyi yaratmak için odaklanmandır." -Socrates

Hadi bu sırrı birlikte keşfedelim...

İLETİŞİM

Hayallere doğru bir yolculuğa çıkmaya var mısınız?